ŞİİRE
| Günce
NURHAK GÜLBAHAR
Upuzun bir vadinin patikasında, omuz omuza vermiş mısraların yarattığı şiiri yaşıyorduk. Mısralar yolun armağanıydı bize. Çiçeğin gördüğü rüya, patikaya nakşedilmişti. Çiçeklenen badem ağacı, şiirin ve rüyanın en narin mısrasıydı; ‘Zamanın umuduyum ezelden beri…’
Şiirini kalbinde taşımayan insan kurudur, biraz da ölüdür. Ömür bu şiiri tamamlama serüvenidir. Ne güzel senin şiirinde, şiir serüveninde yıllanmak. Ne güzel, benim şiirimde, şiir serüvenimde yıllanman…
Doğanın kadındaki yankısıydı şiir. İlk mısrayı inci gibi işledi kadın. Ve ilksel denizin derinliklerine bıraktı. Ardından yeri ve göğü, insanı ve bütün alemi şiirin huzuruyla sarmaladı. Berrak akan suyun ahengiydi kadından taşan.
Bir zamanlar bu dünyada şiirin bir kabe’si vardı. Şiirler yazılırdı kabenin duvarlarına. Şiir aşığı insanlar çölleri aşarlardı aşkla. Mısralardan kapı aralanırdı kalbin sonsuz diyarlarına. Kadının mısraları örterdi en çok. Çölün kumlarına remil diye şiir okuyan kadınlar, şiirin anahtarını bedenlerine nakşederlerdi. Ana sütüyle karılan dövme kimyasına şiirle ruh üflerlerdi…
Şiirin ilk mısrası kadının gözündeki sürmeydi. Kalbinin şiirini bu sürmeyle korudu gerçeğin acımasızlığından. Kara sürmeyle daha da parlattı her bir mısrayı…
Şiir yorulur bazen. Coşkun akan bir nehrin, bir dönemeçten sonra durulma ihtiyacı gibi şiir de yorulur bazen. Bir taşa koyar başını. Taşın damarlarındaki kadim gize gönül düşürür. Binlerce yıl taşa fısıldanan hakikate kulak kesilir. Ve taşın sakladığı mısrayı ekler avuçlarındaki hayat çizgisine; ‘ Aramızdaki sözün şahidi nehirlerden süzülen bir taştı…’
Özgürlüğümüzün zindancılarına şiirle cevap veren bir aşkın zaman bilgesinin mısrasıydı kapıları açan; ‘ Özgürlük arayışı olarak şiir…’* dedi ve bütün gizil kapıların demirden, çelikten kilitlerini eritti. Dağlardan dağlara, insanlardan insana ve kavgadan özgürlüğe bir hayal, bir imge, bir gelecek ve bir umut tutuşturdu ellerimize…
‘ Güzelliği avuçlarımın içine aldım. Acıydı…’** dedi kadın. Açık bıraktığı kapıdan içeri girdim. Mısralarından nişaneleri vardı kadının. Acıyı avuçlarımın içine aldım. Güzelliği solduruyordu.
Upuzun bir vadinin patikasında omuz omuza vermiş mısraların yarattığı şiiri yaşayan kadınlar var bu dünyada. Kavgalarını da şiirli yaşayan kadınlar. Ve son mısra söylenmedi daha.
* Abdullah Öcalan; Özgürlük Sosyolojisi
** FuruğFerruhzâd; Yeryüzü Ayetleri